//-->

hasenatforum

Ana Sayfa

=> Daha kayıt olmadın mı?



    Ana Sayfa - Peygamberimizin Örnek alınıcak tarafları

    Burdasın:
    Ana Sayfa => Peygamberimiz[s.a.v] Özel => Peygamberimizin Örnek alınıcak tarafları

    <-Geri

     1 

    Devam->


    hasenatforum
    (şimdiye kadar 49 posta)
    10.01.2013 18:24 (UTC)[alıntı yap]
    Peygamberimizin Örnek alınıcak tarafları
    Hz.Muhammed[S.a.v] örnek alınıcak tarafı çoktur..
    Hz.Muhammed[S.av] örnek alan haraketlere sünnet denir..

    Örnek olması açısından RESULÜLLAH'IN (sav.) FİİLLERİ
    Prof. Dr. İbrahim Bayraktar
    Bu konuyu yazıcıya gönder Bu konuyu arkadaşına gönder
    Bu yazı 1907 kez okundu.
    Share on facebook Share on twitter | Share on email Share on print More Sharing Services

    GİRİŞ
    Hayatının bütün yönleri tesbit edilmiş ve her yönüyle de beşere örnek olmuş yegane insan Hz. Muhammed'dir(s.a.v). O'nun bu örnek yönlerinin en önemli kaynağı, sünneti ve sünnetinin içinde yer alan mübarek fiilleridir. Bu sebeble sünnetten öncelikle söz edeceğiz. Sünnet, lügatte: Suret, yüz, yol, istikâmet ve tabiat mânâlarına gelir (1). Rasulullâh'ın (s.a.v) hayat yoluna da sünnet denmiştir (2). Bir ıstılâh olarak kelime usûl âlimleri, muhaddis ve fakihlere göre değişik mânâlarda kullanılmıştır. Bu itibarla sünnetin bu ilimlerle ilgili, kısa birer tarifini vererek, ifade ettiği mânâsını izah etmeğe çalışacağız.
    Sünnet: Şeriatte, bazen Hz. Peygamber'den (s.a.v) nakledilen nafile ibadetlere, bazen de O'ndan sudûr eden ve mucize (3) olmayan Şer'î delillere denir. Usulcular, sünnetle bu Şer'î delil olan kısmını kastederler. Bu kısma Hz. Peygamber (s.a.v)'in söz, fiil ve takrirleri de girmektedir (4).
    Istılahların geliştiği müteahhirin hadisçilerinin döneminde ise, sünnet ile hadis, birbiri yerine kullanılan müteradif kelimeler olarak "Hz. Peygamber'e (s.a.v) nisbet edilen söz, fiil, takrir ve sıfat" (5)'a denmiştir. Ancak hadisle daha ziyade, "Rasulullâh'ın (s.a.v) söz, ve hallerinin bilindiği ilim" (6), sünnetiyle de fiilleri kasdedilir (6a).
    Fukâhâya göre sünnet; farz ve vacip olmayan dinî vazifelere denir (7).
    Diğer taraftan sünnet, kaynağı itibariyle Peygamber'imize (s.a.v) verilen iki şeyden (Kur'ân ve Sünnet) biridir (. Bu iki şeyden en mühimi olan Kur'ân, vahyedilmekle tilâvet olunmuş (metluv), bir araya getirilmiş ve nazmı mûciz olan bir kitaptır. Bu hususiyetleri taşımamakla beraber haberler halinde bize kadar gelene de sünnet denir (9). Kısaca Kur'ân, vahyin, hadis ise ilhamın mahsulüdür (10) denilebilir.
    "Peygamber (s.a.v) size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da kaçının..." (11) âyeti ve daha başka bir çok âyet (12) ve bu konudaki hadisler, sünnetin önemini izah eder ve ona uymanın gerekli olduğunu anlatır.
    Dinî meselelerde hadisle istidlâl etmek, onu Kur'ân'dan sonra dinin ikinci kaynağı seviyesine çıkarmıştır (13). Zira "Kim Rasul'e (s.a.v) itaat ederse Allah'a (c.c) itaat etmiş olur" (14); "... Ey Rasulum sanada Kur'ân-ı indirdik ki, insanlara ne indirildiğini anlatasın" (14) âyetleri bu hakikati göstermektedir.
    Sünnet, lüğatte: Bir şeyin, cebhesine, zahirine dendiği için şeriatın tümüne de sünnet denir. Sünnet bu açıdan Farz, Nedb, İbâhe, Kerâhet, Tahrim kısımlarına ayrılır. Zira Rasulullâh (s.a.v) bunların hepsini sünnet (takibettiği yol) edinmiştir (15).
    Rasulullâh (s.a.v) insanlığa örnek olmak için gönderildiğinden (16) muhaddisler, O'nun siret, ahlâk, haber, söz ve fiillerini —hüküm ifâde etsin veya etmesin—nakletmişlerdir(17).
    Bu itibarla Rasulullâh'ın (s.a.v) örnek alınan yönleri içinde fiillerinin önemi büyüktür.
    Hz. Peygamber'in (s.a.v) fiillerinin örnekliğini anlatmak istediğimiz bu yazımızda kısa da olsa, öncelikle masumiyetinden bahsetmek yerinde olacaktır.

    A—Masûmiyeti ve Fiilileri:

    İsmet kelimesinden türeyen "Masûm" kelimesi lüğatte, şer' den uzaklaştırılmış (1, Allah tarafından korunmuş (19), menolunmuş (20) gibi mânâlara gelir.
    Istılâhda ise çeşitli tariflerin yanında ilk devirlerde yapılan câmi bir tarifte: İsmet, "Allah'ın, Peygamberlerinin fıtratlarını tertemiz bir şekilde yaratması, cismî ve ruhî faziletlerle kendilerini techiz etmesi, yardımlarına mazhar kılıp ayaklarını hak yolda sabit kılması, gönüllerine huzur ve sükunu nasib edip, kalblerini koruması ve muvaffak kılmasına" (21) denir.
    Tarifte zikredilen ilâhî himayenin tezahürü olan Hz. Peygamber'in masumiyetini kısaca zikredelim.

    1-Günâhlardan Korunması:
    İslâm ümmeti, Peygamber'lerinin (aleyhimu's—salâtu ve's -Selâm) günahtan masum (korunmuş olması hususunda değişik görüşler serdetmişlerdir. Şurası muhakkak ki bütün Peygamberler (a.s.v) önder ve örnek idiler. Nitekim "Onların hidayetine uy" (22) âyeti kerimesi bu gerçeği beyan etmektedir.
    Hz. Muhammet! (s.a.v), gerek nübüvvetten önce ve gerekse nübüvveti sırasında, Allah'ın himayesinde Örnek bir insan olarak yaşamıştır. Nübüvvetten önce de O'ndan küfrü gerektiren bir fiil görülmemiştir (23). Allah'ı ve sıfatlarını bilmemesi (cehl) ve onlarda şüphe etmesi de kendisinde vaki olmamış, bu gibi cehalet ve şüpheden de korunmuştur (24).
    Çocukluğunda koyun güderken, koyunlarını bir arkadaşına bırakıp iki defa araplarca tertip edilen akşam düğün merasimlerine iştirak etmek istemesi, bir beşer olarak iradesinin her çeşit fiili yapacak bir durumda olduğunu gösterirse de, mezkür merasimlere giderken uyuyup kalması Allah'ın himayesini ortaya koymaktadır (25). Kalbinin yıkanması da beşerî kirlerden korunması içindir (25a).
    Nübüvvetten önce de nübüvveti esnasında da O, fuhşiyât ve günâhı kebâirden korunmuştu (26). Bunların yanında O'nun küçük günahtan da korunmuş olduğu söylenmektedir (27). Zira Peygamberler (a.s.v) kasten mekruh olan bir şeyi işlemezler. Çünkü onların örnek alınacak fiilleri, uyulacak siretleri vardır. Cumhuru Fukâhâ, eş—Şafiî, Ebu Hanife de bunların arasındadır (2.
    Beşer olduğunu ileri sürerek küçük günah işlemesini caiz görenler ile masum olduğunu düşünerek bunu kabul etmeyenlerin her ikisi de, söz ve fiilleriyle münker (haram) bir işi yapmayacağı hususunda icma etmişlerdir (29).
    Bu arada kısa da olsa âyet ve hadislerde yer alan Hz. Peygamber (s.a.v)'in masumiyetine zıt görülen bazı kelimeleri zikredelim. Onlardan birisi ed—Duhâ sûresinin 7. âyetindeki (Dâllen) kelimesidir. Bu kelimenin mânâsı "hayrette kalmak"tır. Gerçekten de Hz. Peygamber (s.a.v) Hira mağarasında hayrette kalmış, Rabbisinden kendisine yöneleceği şeyi, nasıl ibadet edeceğini istemişti. Allâh da O'nu İslâm'a kavuşturmuştu (30). Mezkür kelimeye "seni Mekke ile Medine arasında şaşırmış buldu da Medine'ye ulaştırdı" gibi mânâlar da verilmiştir (31). Kelimeye hiç bir müfessir imandan sapmak mânâsı vermemiştir (32). Bu sebeble Hz. Peygamber'le (s.a.v) ilgili kelimelere mânâ verirken lüğat mânâlarının sadece zahiriyle iktifa etmeyip onları tefsir prensipleri içinde mânâlandırmak lâzımdır.

    2- Masumiyeti Açısından Sehiv ve Nisyanı:
    Hz. Peygamber'in (s.av) fiillerinde sehiv ve nisyân'ın olup olmayacağı hususunda iki görüş vardır: Birinci görüşe göre Hz. Peygamber'in gerek şeriatı tebliğ ve ahkâmını tatbik ederken ve gerekse ümmetin i bu yönde eğitirken yanılması muhaldir.
    Hz. Peygamber (s.a.v) bu türlü sehiv'den (yanılmadan) masumdur. Bu konudaki fiillerine kasten veya sehven muhalefet etmesi caiz olmaz. Farzı muhal muhalefet etseydi bu durum ona şüphe ve kusur nisbet etmeyi gerektirirdi.
    İkinci görüş de Ebu İshak İsferâyinî (ö. 418/1027), Fukahâ ve Kelamcıların çoğunluğunun görüşüdür. Buna göre tebliğle alâkalı fiillerde ve Şer'î ahkâmda, kasten olmayarak sehvetmesi caizdir. Nitekim namazlarında bazen yanıldığını gösteren başlıca üç hadisi şerif vardır (33).
    Birinci hadisde, Hz. Peygamber (s.a.v) bir ikindi namazının dört rekatlık farzını iki rekat kılmış ve selâm vermişti (34). İbn Buhayna'nın rivâyetinde de öğle namazının iki rekatını kılıp teşehhüde oturmadan üçüncü rekâta kalkmıştı (35). İbn Mesûd'un rivâyetinde yine bir öğle namazının farzının dört rekatını kıldıktan sonra yanlışlıkla beşinci rekata kalkıp kılmışlardı. İşte bu türlü sehivleri bir kaç defa ibadetlerinde vuku bulmuştu.
    Bu husustaki sehivlerinde Allah'ın hikmeti, sehivlerin telâfisi hususunda yine Hz. Peygamber (s.a.v)'in örnekliğini ortaya koymaktır. Sehvedecek insanlar böylece O'nun yoluna girebilme imkânını bulurlar. Bir hakikati yaparak (fiilen) tebliğ etmek, sözlü tebliğ etmekten daha açıktır ve ihtimalleri de ortadan kaldırır. Ancak burada şart olan şey, sehivde karar kılınmayıp şüphenin kalktığının bilinmesi ve hikmetinin ortaya çıkmasıdır (36).
    Demek ki, Hz. Peygamber (s.a.v) beşerin maruz kalacağı unutmalar ve yapacağı yanlışlıkların telâfisi hususunda da ümmetine örnek olmaktadır.

    B-FÎÎLLERİNİN ÇEŞİTLERİ VE ÖRNEK OLUŞU:
    Fiil, hareket ve tesir mânâsına gelir. Ayrıca zaman içinde yapılan bir işin ifadesi olan kelimelere de fiil denir.
    Hz. Peygamber (s.a.v)'in hareket ve tesir mânâsına gelen fiillerine "Fiili Sünnet" denir (37). O'nun bedeni ile işlediği her şey fiiline girer. Hatta eliyle yaptığı işaretleri, diliyle yaptığı zikirleri de fiili sayılır (3.
    Hz. Peygamber (s.a.v) örnek bir insan olarak gönderildiği ve örnekliği de fiillerinde tezahür ettiği için fiillerinin hangisinin sadece kendisine mahsus olup örnek olmadığı ve hangisinin örnek olduğu misalleriyle izah edilecektir.

    Hz. Peygamber (s.a.v)'in fiillerini beş ana başlık altında izah edebiliriz:

    1—Yaratılışının Gereği ve ya Âdeti Olarak İşlediği Fiiller:
    Bunlar her insanın yapabileceği ve yaratılışın gereği olarak yapılan fiillerdir. Kalbe gelen hatıralar ve bedenin tabiî olan hareketleri gibi. Bu tür hareketleri örnek almak gerekmez.
    Diğer taraftan âdeti olarak yaptığı birçok fiilleri vardır. Hz. Peygamber (s.a.v) bu çeşit fiilleri ibadet gayesiyle yapmamıştır. Yemesi, içmesi, yemek çeşitlerinde tercih etmesi, konuşması, yürümesi sırasındaki fiilleri gibi. Yapılması mubah olan bu fiillerde Resulullâh (s.a.v)'e uyulursa sevap kazanılmış olur (39). Zira selef Ra-sulullâh'ın (s.a.v) sevdiği her şeyi sevmişti. Hatta mubah şeylerde ve nefsin arzuladığı de Rasulullâh'a (s.a.v) uymuşlardı (40). Bu sebeple Enes, Rasulullâh'ın (s.a.v) sevdiğini bildiği için kabağı severek yemekteydi. Hatta Hz. Hasan, Abdullah, Hz. Peygamber'in (s.a.v) hizmetçisi Selmâ'ya O'nun sevdiği yemekleri hazırlatıp yemişler ve yemekleri sevmişlerdi, İbn Ömer, Rasulullâh'tan (s.a.v) gördüğü için tabaklanmış deriden ayakkabı giymiş, sakalını sarı renkli boya ile boyatmıştı (41). İşte bu nevi fiillerinin de örnek alındığı görülmektedir.

    2-İşleniş Gâyesi Belli Olmayan Fiilleri:
    Bu fiillerde Hz. Peygamber (s.a.v)'e hangi seviyede uyulacağı hususunda ihtilaf edilmiştir. Bazı âlimler genel olarak Hz. Peygamber (s.a.v)'e uymanın vacib, bazıları da müstahap olduğunu söylemişlerdir. Üçüncü bir grup da bizden ne istendiği açıklanıncaya kadar bir şey yapmamak (tavakkuf etmek) gerekir demişlerdir (42). Hz. Peygamber (s.a.v)'in Muhassab denen yerde kısa bir müddet konaklaması bu türden bir fiilidir.(43). Ayrıca sabah namazından sonra yan yatması, Mekke'ye çöl tarafından girmesi, Zî Tuvâ denen yerde gecelemesi gibi fiilleri de bu kısma girer (44).

    3—Mânâsı Kapalı Nasları Açıklayan Fiilleri :
    Bu çeşit fiillerin hükmü, beyan ettiği mücmel veya mutlak nassın hükmünün aynıdır. Şayet açıkladığı vacib ise o fiil de vacibtir. Eğer mendupsa o fiil de menduptur. Bu husus ibadetler konusunda daha çok geçerlidir. Zira "Benden gördüğünüz gibi namaz kılın" (45) hadisi ile "Hacc'ın menâsikını benden alın" (46) hadisi bu hususlarda Rasulullâh'a (s.a.v) uymanın gerekli olduğunu ortaya koymaktadır (47). Fıkhî ahkâmın büyük bir kısmı, bu çeşit hükümleri beyan eden fiillerin mahsuludur.

    4-Kendisine Mahsus Fiiller:
    Hz. Peygamber (s.a.v)'e mahsus, bir çok fiilleri vardır. Ümmetinin bu fiillerde Hz. Peygamber (s.a.v)'e uymaları gerekli değildir. Ayrıca, O, birçok konuda farklı sorumluluklar da yüklenmiştir. Nitekim O visâl orucunu (iftar etmeksizin arka arkaya tutulan oruç tutmuş ve "Ben sizin durumunuzda değilim... " (4 diyerek ümmetine yasak etmiştir.
    Hz. Peygamber (s.a.v)'e mahsus fiillerde, O'na uymanın gerekip gerekmeyeceği hususunda ihtilaf edilmiştir, İmâmu'l—Haremeyn, bu çeşit fiillerde: "O'na uyma hususunda, mesele açıklık kazanıncaya kadar durmak gerekir" der.
    Bazı âlimler de O'na mahsus şeyleri başlıca, mubah, vacib ve haram olmak üzere üç kısma ayırmışlardır. Mubah olan şeylerde O'na benzemek caiz olmaz. Dörtten fazla kadınla evlenmek gibi. O'na vacib olan şeylerde ise O'nun gibi yapmak müstahaptır. Haramlardan kaçınmak hususunda O'na benzemek de yine müstahaptır. Meselâ kötü kokulu (soğan gibi) şeyleri O'nun yemesi haram ise de bizim için yememek sadece müstahaptır (49).

    5— İnsanlar Arasında Verdiği Adlî Kararları :
    Bu konuda insanların O'nu örnek alması, O'nun gibi âdil davranmaları ile mümkündür. Ancak bu hususda O'nu, insanlar arasında hükmetme işiyle görevli, verilecek hakları dağıtan, savaş yapan, cezaları infaz eden idareciler örnek alacak ve adaletle hükmedecektir (50).

    6—Bazı Fiilleri Terketmesi:
    Buradaki terk'ten maksat "fiil"in zıddı olup iş yapmamaktır. Fiilin mukabili olan "terk" değildir. Zira bu nehiy'dir. "Nehiy" haram olan bir fiilden vaz geçmektir. "Terk" ise bir şeyi yerinde bırakmak ve ondan uzak durmaktır (51).
    Bir fiili terketmek bazen dinen bir vazife sayılır ve bunu yapan bir sevap kazanır. Bundan dolayı "terk" de bir fiil sayılmıştır (52). Hz. Peygamber'in (s.a.v) ne gâye ile terkettiği bilinirse bu suretle O'na uyulur (53). Şayet Hz. Peygamber (s.a.v) bir şeyi mubah iken terkettiyse bizim de o şeyi terketmemiz mubahtır (54). Demek ki, fiili terk hususunda da yine O'na uymak daha evladır.
    Bu arada şunu da zikredelim ki, fıkhın kaynaklarından birisi de Hz. Peygamber'in (s.a.v) terkettiği şeyler hakkında veya yapmadığı bilinen şeyler hususundaki malumatlardır (55).
    Rasulullâh'ın (s.a.v) bazı fiilleri terketmesi: Birçok sebeb ve hikmete mebnidir. Meselâ Ramazan ayında cemaatla teravih namazını üç veya dört akşam kıldıktan sonra cemaata çıkmamıştır. Sorulduğunda: "Ashabın arzusu doğrultusunda çıksaydım farz olur diye korktum. Zira farz olursa belki herkesin buna gücü yetmeyebilir" demiştir (56).

    SONUÇ
    Rasulullâh'ın (s.a.v) örnekliği, sadece asrındaki insanlara mahsus olmayıp, kıyamete kadar geçerlidir. Zira O Peygamber'lerin sonuncusudur (57). Örnekliğini beyan eden âyet-i kerimeyi (5 bir asra tahsis etmek, ahır zaman Peygamberi olduğu inancına ters düşer.
    Nasıl ki getirdiği Dinin esasları olan Kur'ân ve Sünnet, diğer kıyas ve icma gibi delillerle her asrın sayısız olaylarına cevap verme genişliğine sahip olmuştur; öyle de fiilleri asırlarca örnek alınacak genişliğe sahip olmaktadır.
    Hz. Peygamber'in (s.a.v) fiil ve davranışlarındaki genişliğini bir misâl ile açıklayalım: O, yolculukta yakın mesafelere merkeple, uzaklara deve ile seyahat etmiş, harp meydanında kararlığını göstermek için katıra binmiş, tehlikeli anlarda da daha çevik bir vasıta olan at ile sefere çıkmıştır. Giyim ve kuşamında, diğer hallerinde de kendi maslahatı ve ümmetinin maslahatının gerektirdiği şekilde hareket etmiştir (59).
    En ayrıntılı günlük işlerinde dahi şartların gerektirdiği kolaylığa karşı çıkmamıştır. Meselâ taharet yaparken taş ve suyu birlikte kullandığı gibi sadece biriyle de temizlik yapmıştır. Aslında bu hususta sünnet, temizlik yapmaktır (60).
    Şartların gerekli kıldığı zaman beyaz entari giyen Rasulullâh (s.a.v)(61), geniş pantolon diyebileceğimiz serâvil'i satın almakla onu da tasvip etmişti (62). Günümüzün insanı entari giydiği zaman Rasulullâh'a (s.a.v) uyduğu gibi, geniş ve uzuvlarını belli etmeyen pantolon giydiğinde Rasulullâh (s.a.v)'ın tasvibini kazanmış olacaktır.
    Anlaşıldığına göre Hz. Peygamber (s.a.v), bir beşer olarak, değişik şartlar altında, değişik fiil ve davranışlarda bulunmuştur (63).
    O'nun emirleri de böyledir. Uhud savaşında kırılan Hz. Ali'nin koluna, abdest alırken meshetmeyi emrettiği gibi, asrımızda da kırılan kollara abdest alırken meshetmek aynı emrin gereğidir (64).
    Hz. Peygamber'in (s.a.v) hayatı incelendiğinde öyle çeşitli vasıflar ve öyle şümullü ahlâk ve çok hasletlerle karşılaşılacaktır ki, bunların hepsini tarih boyunca bir başka insanda görmek mümkün değildir (65). Bundan dolayı asr-ı saadette ashâbı tarafından örnek alınan Hz. Peygamber (s.a.v), günümüzde de ümmeti tarafında da örnek alınacak, emirleri tutulup, yasak ettiği şeylerden kaçınılacaktır. Dünyâ ve âhire-tin saadeti de buna bağlıdır.


    KAYNAKLAR:
    1) İbn Manzur, Lisânu'l—Arab XIII, 221, 226, Beyrut 1968.
    2) Es—Sarahsi, Usulu's—Sarahsi I, 113 Beyrut tarihsiz.
    3) Bir benzeri insanlarca ortaya konulamayan. Ebu Zehrâ, Fıkıh Usulu (Terc. Abdulkadir Şener) s. 73, Ankara 1979.
    4) el—Amidî el—İhkâm fi Usull'IAhkâm.l, 156 Kahire, 1967.
    5) Subhi es—Sâlih, Ulumu'l-Hadis, 3, Beyrut 1969.
    6) Es—Suyuti, Tedribu'r—Râvi, I, 41 Mısır 1966.
    6a) Subhi es—Salih a.g.e., s. 6.
    7) es—Sîbâi, es—sünne ve Mekânetuhâ, Beyrut 1978.
    Seyyid Süleymân Nedvi (trc. O. Keskioğlu) Hz. Muhammed Hakkında Konferanslar s. 111 Ankara 1974; Ebu Dâvud, es-Sünen (V, 10—11).
    9) Ibn Hazm el—İhkâm I, 87, I-II Mısır, tarihsiz.
    10) Subhi es—Sâlih a.g.e., s. 302.
    11) Kur'ân el—Haşr suresi, 7.
    12) Bk. Kur'ân en—-Nisâ suresi, 80 Ali İmrân suresi, 31;en-Necm suresi, 3 - 4.
    13) Subhi, es—Sâlih a.g.e., s. 29.
    14) Kur'ân, en—Nisâ suresi, 80; en—Nahl, 44.
    15) İbn Hazm, el—İhkâm, I, 43.
    16) Kur'ân, el—Ahzab suresi, 21.
    17) es—Sibâl, a.g.e., s. 49.
    1 el—Matrifi, Ayâtu Itâbi'l—Mustafa s. 17 Kahire tarihsiz.
    19) Heyet, el—Mu'cemu'l—Vasit II, 605, İstanbul 1989.
    20) İbn Manzur a.g.e., XII, 403.
    21) er—Rağib el—Müfredat s. 337 Beyrut, tarihsiz.
    22) Kur'ân, el—Enam suresi, 90.
    23) el—Matrifi a.g.e., s. 32-33.
    24) el—Kâdi İyâz a.g.e., II, 257, Dımeşk tarihsiz.
    25) el—Matrifi a.g.e., s. 36;
    25a) Müslim, el—imân, 74(1, 147, h. no: 162).
    26) el—Kâdi İyâz, a.g.e., II, 327.
    27) el—Kâdi lyâz, a.g.e., II, 329.
    2 el—Kâdi iyâz, a.g.e., II, 330.
    29) el—Kâdi iyâz, a.g.e., II, 332.
    30) el—Kâdi lyâz, a.g.e., II, 263.
    31) el—Kâdi lyâz, a.g.e., II, 264.
    32) el—Kâdf lyâz, a.g.e., II, 265.
    33) el—Kâdi lyâz, a.g.e., M, 340-341.
    34) el—Buhâri el—Ezân, 68(1, 175) İstanbul H. 1315.
    35) İbn Mâce, İkâmetu's—Salâh, 131 (I, 381; h.no: 1207).
    36) el—Kâdi lyâz, a.g.e., II, 345.
    37) el—Arusi, Efâlu'r—Rasul s. 36, Cidde 1984.
    3 el—Arusi, a.g.e., s. 38.
    39) el—Arusi, a.g.e., s. 148-150.
    40) el—Kâdi İyâz, a.g.e., II, 61.
    41) el—Kâdi lyâz, a.g.e., 11, 61-62; Daha fazla bilgi İçin bk. ibrahim Bayraktar, Hz. Peygamberin Şemâili, Basılmamış Doktora tezi.
    42) el—Arusi, a.g.e., s. 154-159.
    43) el—Arusi, a.g.e., s. 163.
    44) el—Arusi, a.g.e., s. 146.
    45) el—Buhârİ, el—Ezân, 18 (I, 155).
    46) Müslim, el—Hac, 310 (II, 943, h. no: 1297), Beyrut tarihsiz.
    47) el—Arusi, a.g.e., s. 164-165.
    4 Bk. el—Buhâri, es—Savm, 48 (II, 242).
    49) el—Arusi, a.g.e., s. 168.
    50) el—Arusi, a.g.e., s. 174-175.
    51) el—Arusi, a.g.e., s. 208,
    52) el—Arusi, a.g.e., s. 208.
    53) es—Sarahsi, Usulu's—Sarahsi II, 88.
    54) ei—Arusi, a.g.e., s. 215.
    55) el—Arusi, a.g.e., s. 211.
    56) el—Buhâri el—Küsuf, 55 (II,44)
    57) Kur'ân el—Ahzâb suresi, 40.
    5 Kur'ân el—Ahzâb suresi, 21.
    59) el—Kâdı İyâz, a.g.e., II, 446.
    60) Et—Tahâvi, Haşiyetü'n ala'l — Merâkı'İ—Felah, s. 36 Mısır 1970; İbn Abidin I, 226 Beyrut tarihsiz.
    61) Ebu Davud,el-Llbâs,3(IV,312, h.no: 4025) Hıms 1969-1971.
    62) İbn Mâce,el—Libâs, 12 (11,1185 (h.no: 3579) Mısır tarihsiz.
    63) el—Kâdi İyâz a.g.e., M, 447.
    64) el—Kâsâni, Bedâiu's—Sana'i I, 13, Beyrut 1974.
    65) Seyyid Süleymân Nedvi, a.g.e., S. 117 - 118.

    Cevapla:

    Nickin:

     Metin rengi:

     Metin büyüklüğü:
    Tag leri kapat



    Bütün konular: 49
    Bütün postalar: 56
    Bütün kullanıcılar: 5
    Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
HasenatForum.tr.gg de 5 ziyaretçi (224 klik) kadar kişi var
HasenatForum HasenatForum
Hasenatforum.tr.gg Ahmet Kar tarafından 2012 de kurulmuş ve geliştirilmiştir.Sitemizi ziyaret ederken konu açmayı bildiginiz şeyleri cevaplamaya özen gösteriniz.Sitemiz dini bilgileri iletme,sorularının cevaplarını bulma amacı ile forum sitesi olarak kurulmuştur.
Hasenatforum.tr.gg adresine hoşgeldiniz...
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol